Kayseri

SON DAKİKA:
Ekrem Nazlı

Ekrem Nazlı

ekremnazli-38@hotmail.com

medya okuryazarlığı zorunlu olsa... (2)

Medya okuryazarlığının zorunlu olması gerekliliğine yönelik önceki yazıda  konu edinmiştik. Konuya biraz daha katkı sunmakta fayda var.
 
Medya okuryazarlığı denince temel olarak akla eleştirel bir şekilde medya metinlerini, içeriklerini değerlendirmek akla geliyor. Eleştirel yaklaşmaktan kastedilen ise medyaya tümden bir karşı duruş ya da ‘muhalif’ olmak anlamında değil. Sorgulayıcı yaklaşmak.
 
Sorgulayıcı yaklaşılabilmesi için bireylerin eğitim hayatına başladıklarından itibaren medya hakkında bilgileri, fikirsel anlamda bir alt yapıları olmaları gerekmektedir. Çünkü medyanın gücü bağlamında değerlendirildiğinde, bireyler sorgulayıcı yaklaşmadıkları takdirde, medyanın bu etkileme gücüne korunmasız bir şekilde maruz kalmaktadırlar.  Maruz kalmamalarının yolu medya metinlerinin, içeriklerinin nasıl oluşturulduğunu, bir başka ifade ile nasıl inşa edildiğini bilmeleri gerekir. Bu bilgileri ve medyayı ‘okuma’ becerileri geliştikçe, okuryazarlık becerisi de gelişmiş oluyor. Yani birbiriyle doğrudan bir bağlantı var.
 
Öncelikle medya hakkında bilgilenecek bireyler, öğrenciler medyanın ne olduğunu, medyada yer alan haberlerin  haber olma süreçlerini, bir içeriğin haberin nasıl oluşturulduğunu öğrenmesi gerekiyor. Bu bilgileri almasıyla birlikte  birey, gerek sosyal medyada karşılaştığı içeriklere olsun, gerek televizyonda, gazetede, radyoda ve internette okuduğu/dinlediği/izlediği haberlerin arka planını çözümlemeye başlayacak.
 
Çözümleme de beraberinde okuryazarlık becerisinin gelişmesini getirecek elbette.
 
Medya okuryazarlığı bir beceri olduğu düşünüldüğünde sonradan kazanılan bir şey olduğu kavranacaktır. Sonradan kazanılmasına karşılık gelen ve ifade etmeye çalıştığımız şey okullarda medya okuryazarlık derslerinin zorunlu olarak okutulmasıdır.
 
Zorunlu okutulmasının çok sayıda faydası görülmeye başlanır. Bu faydalara küçük bir örnek vermek gerekirse, bir çocuğun televizyonda izlediği bir haberdeb etkilenip etkilendiği şeyi taklit etmesinin bir sonucu oluşuyor. Esasen sadece haberle sınırlı değil medya okuryazarlığı. Çocuk örneğinde haber yerine bir çizgi film ya da benzeri bir örnek de koyulabilir. Hatırlarsınız medyaya yansımıştı, balkondan uçmak isteyen çocuk haberi!
 
Bunun altında yatan sebep çocukların algılama ve zihin dünyalarının gelişmekte olmasından dolayı medyada gösterilen ile gerçek hayatın şartlarını ayırt edememesi durumudur. Bu ayırda varamaması, medyaya doğrudan maruz kalmasından kaynaklanıyor. Bunları ifade ederken tek yönlü bir medya eleştirisi olarak değerlendirmiyoruz elbette ve tüm medya kuruluşlarını da aynı kefeye koyamayız. Nedir bu kefe? Habercilik etikleri.
 
İşte bu noktada yani habercilik etik ilkelerinin ihaliyle oluşan haberler ve içeriklerin, medya okuryazarlık becerisi olmayan bireyler üzerinde etkisi daha yüksek oluyor.  Çocuk örneğinde  izah etmeye çalıştığımız gibi, ekranda ya da başka bir medya ortamında ne görüyorsa onu taklit edebiliyor ve sonucu olumsuz oluyor.

Medya okuryazarlığına faydacı bir yaklaşımla bakıp sadece birey odaklı faydaları olduğunu düşünürsek sanıyorum yanılmış oluruz. Çünkü  toplumsal bir yönü de olacak bu işin. Eğitim hayatı boyunca bu öğrenimi alan bireyler gelecekte aynı sektörlerde işe başladıklarında bilinçli bir şekilde habercilik yapacak. En azından deneyecek diyelim. Neden derseniz, tahmin edeceğiniz üzere medya kuruluşları dediğimizde sadece çalışanların olduğu bir yapıdan söz etmiyoruz. Medyanın sahiplik yapısı, habercilik anlayışı gibi gibi faktörler de devreye giriyor.
 
Ancak her ne kadar beklentimiz ve şöyle olursa daha iyi olur, hem birey hem toplum hem de medyada iyileşmeler olur derken ‘ütopya’ olarak düşünülse de, üzerimize düşen bu bilinci ekmektir, can suyu ile beslemektir.
 
Böylece hem insanlarımız bilinçlenecek, temkinli yaklaşacak, haber alma ihtiyacını giderirken hem de toplumsal bir fayda üretmenin başlangıcını vermiş olacağız.
 
Diğer bir yönü de iletişim fakültelerinden mezun olan, yüksek okullarından mezun olan nice insanımıza iş kapısı da açmış olacağız.

Umarız, ‘ütopya’ gerçeğe dönüşür.

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×
bu kısma açılan video gelece
×