Sosyal medya ile yakından ilgilenmeye başladıkça ve alan hakkında yazılanlara biraz yönelince, sosyal medyanın görünen/yüzeysel anlamlarının dışındaki anlamlarını da araştırmaya sorgulamaya başlıyorsunuz. Çoğumuz sosyal medya araçlarını ‘normal’ görüyor, temelde arkadaşlık, haberleşmek ve benzeri alanlarda kullanıyoruz. Elbette sosyal medyanın bu yönleri daha çok öne çıkıyor ancak sadece öyle mi?
Bildiğiniz üzere, kültür ve geleneklere, gündelik hayatımıza yeni bir şey dahil olduğunda, yeniliğin içeriğine göre hayatımızda değişikliklere yol açıyor. Bu değişim iletişim biçimlerimizden davranış ve tutumlarımıza dek etkiliyor. İletişim araçlarının tarihine bakıldığında bunu daha iyi görüyoruz. Ya da büyüklerimizin kendi dönemlerinden anlattıkları televizyon ve radyo hikayelerinin hayatlarına yansıma biçimlerinden bahsederken…
Ne anlatırlardı? Mesela bir büyüğüm radyoyu oğluna şöyle anlatabilmiş; arkasında birisi sesleniyor bize ses öyle geliyor. Belki komik ya da saçma gelebilir ancak dönemin bilincine göre ve teknolojiye çok da vakıf olmamanın verdiği bir durum ile böyle bir tanımlama çabası gayet normal. Hiç değilse tasvir gücü yüksek bir anlatım. Televizyon örneğin, siyah beyaz televizyon dönemi, tek kanallı dönem ve renkliye dönüş aşamasındaki yansımalar… Filmlere de konu olur hatta. Ve bir köyde televizyon sahibi varsa o evde toplanıp birlikte izlemek… Örnekler çoğumuzun ailesine yansımıştır muhakkak. İşte görüldüğü gibi bir teknolojik değişim beraberinde kültürel değişimi de getiriyor. Kullanım amaç ve biçimleri farklılıklar gösterebilir. Lakin bizim bakmak istediğimiz şey, bakış açımızı değiştirerek ‘Acaba böyle de bir yönü etkisi var mı?’ şeklinde.
Hal böyle olunca ve belirttiğim gibi sosyal medya ve alan ile biraz daha yakından ilgilenmeye başlayınca, sorular artmaya başlıyor. Tıpkı radyo ve televizyona olan dönemin yaklaşımı gibi, ben de sosyal medyaya bu manada yaklaşım sergileyeme çalışıyorum. Kullanım ve amaçlar farklı olabilir, etkiler ve etkenler farklı olabilir demiştik. Bu bakımdan sosyal medyada yaptığımız paylaşımlar konusunda çoğunluğun fark ettiği bir şeyi sorguladım. Ancak biraz daha farklı bir yönüyle.
Sosyal medyada paylaşım genelinde söz ettim ancak Instagram ile sınırlayarak düşündüm diyebilirim. Kültür ve gelenek dedik, değişimden ve etkilerinden bahsettik. Biliriz ki yıllar öncesindeki kültür ve insan ilişkilerimiz bambaşkaydı, daha yakınlık vardı, paylaşımcılık yüksekti. ‘Nerede o eski bayramlar’ tadında sözleri duyarsınız ya böyle bir şey. Yazı başlığından hareketle dedim ki, dedelerimiz, ninelerimiz, anne ve babalarımızın temel öğütleri neydi: ekmeğini paylaş, bölüş! Ya da herkesin içinde yeme oğlum/kızım, olan var olmayan var! O zamanın insanları böyle bir bilinçle yetişti ve çocuklarını da bu bilinçle kültürle yetiştirdi. Paylaşmayı aşıladı. Ancaak.. Dediğimiz gibi devir değişti, teknoloji ve kültür, eğitim vs. değişti dönüştü… Ataların öğüdü olan böl paylaş sosyal medyada yediğini çek paylaşa dönüştü! O yıllarda yaşıyor olsaydık o zamanki bilincimizden hareketle, kapımıza gelene, yardım isteyene el açılır aç olan doyurulur, sırtı çıplak olan giydirilirdi değil mi? Ha şu an bu tamamen silinmiş de değil. Ancak eskisi gibi değil haliyle. Bi tedirginlik hissediyoruz ya da başka bir gözle bakabiliyoruz. Peki o öğüde ne oldu? Bölüp paylaşanımız var hala elbette. Ancak O öğütle büyüyenlerin çocukları yani yeni nesile ne oldu da yediğini bölüşmek anlamında paylaşmak yerine sosyal medyasında çekip paylaşır oldu? Kültür ve değer değişimi, ‘ben’lik olgusunun farklılaşması, sosyal medyanın ‘bireyci’ oluşu ve bunun psikolojik sosyolojik yönlerini hesaba katınca bu sorgulamayı yapıyoruz. ‘Böl Paylaş’tan ‘Çek Paylaş’a başlığının sebebi de tam olarak bu. Haberlere yansıyan mal paylaşımlarından doğan anlaşmazlıklar, kavgalar, cinayetler, akrabalar arası kopuşlar, insan ilişkilerinin zayıflaması… Değiştiğimize kanıt değil midir? Şu sonuç çıkmaz buradan: Instagram (sosyal medya) çıktı diye mi bunlar oldu? Hayır, bu sadece değişmemize yol açan etkenlerden birisi kimi araştırmalara göre de önemli bir etkeni.
Böyle bir konuyu işlemek bir çalışma yapmak bile başlı başına bir eser çıkarır zannediyorum. Çünkü konuya girip sorguladıkça araştırdıkça, kültürel evrim sürecini ve bu evrime sebep olan faktörleri inceledikçe başlığın içindekilerini doldurmuş olacağız. Yazıyı başlığın soru biçimiyle sonlandıralım: ‘Böl Paylaştan’ ‘Çek Paylaş’a nasıl geldik?